AIDS´e sans verme
Kapitel I
AIDS – büyük yanilgi
AIDS arastirmasi
HIV insani yok eden bir mikrop. Bu mikrobun öldürücü oldugu söyleniyor. Bu mikrobun Afrika´da bütün bir nesli tamamen yok ettigi belitiliyor. Bu insanligin kamcisi olarak hitab edilen mikrobun mutlaka öldürücü oldugu söyleniyor. Üstelik zorlamadan. O kadar cabuk yayiliyor ki dünyada hic bir ilac onun öldürücü sonu engelleyemiyor. Bu sonun adi AIDS.
Bazi durumlarda ilaclar ancak hayati uzatabiliyor, ama sonucta vücudun hastaliga karsi olan direnme savasinda ve ilaclara karsi hep bu mikrop kazaniyor, tek veya Coctails gibi cogul halinde olsa bile.
„Bu mikrop simdiye kadar yaygin olan virolojiye göre arindi, temizlendi ve tanimlandi. Bu cümle aklini yitirmis birisine ait degil. Robert-Koch-ödülünün sahibi olan Heinz Ludwig Sänger bu sonuca variyor. Viroloji ve Molekülbiyoloji profesörü virülerin nasil arindirilacagini biliyor. O 1978´deki ödülü bilhassa zor arindirilabilen ender rastlanan bir virüs türü icin aldi. Arindirilma hastalanmis organdan kan veya doku alinip ve daha sonra alinan bu parcanin yanbanci maddelerden temizlenmesi demektir. Geriye daha sonra resmi cekilebilen bir virüs arta kaliyor. Simdi arindirilmis olan arta kalan maddelerin saglam olan dokularla birlestirilmesi gerekiyor. Eger virüs burada da cogalirsa, bulasici bir mikrobun kesfediligdigi kalici olarak saptanir.
Sänger 1997´de ilk defa AIDS virüsüyle ilgilendiginde dehsete kapilmisti. „O ana kadar HIV-AIDS sorunu beni uzaktan ilgilendiriyordu, ve HIV´nin arindirilmasiyle ilgili aciklamalarin gecerliligini arastirmadan dogal olarak dogru kabul ettim.
Sängerin elestirisi virüsün AIDS hastaligindaki olusturdugu etkene ait tastismanin, aslinda bittigi söylendigi, tekrar gündemde oldugu zamana rastlar.
Bu konuyu tekrar körükleyen Thabo Mbeki oldu. Güney Afrika´li cumhurbaskani sadece ve sadece HIV`nün AIDS´e yol actiginin inanmak istemiyor.. Onun tezi: Sefalet cok önemli bir etkendir. Bu arada sona eren dünya AIDS toplantisindan önce bilim adamlarini HIV virüsünün hastaligin olusumunda nasil bir etken olusturdugunu aciklamalari icin davet etmisti.
Masada Profesör Peter Duesberg´de bulunuyor. O 1987´den beri HIV`nün AIDS´le ilgisi olmadigini iddia ediyor. Bu nedenle kendisi bircok elestiriye maruz kaldi. Örnegin Alman kurumu baskani Manfred Dietrich AIDS´in mesala HIV´nün cogalmasina karsi kullanilan ilaclar sonucu olustugunu belirten Duesberg tezini akillara durgunluk veren, aptalca ve sorumsuz olarak nitelendirdi. Duesberg Almanya´da basilica tokati Spiegel dergisindan yiyiyor. Buna karsin o bu dergiyi „HIV fasisti (yanlisi, taraftari) olarak tanimliyor. Almanya´da sadece Hamburg aksam gazetesi herkesten ayri bir kimse olan kendisin hayati ile ilgili tam bir sayfalik yazi yayinliyor.
Virolog Sänger ve Duesberg bu hususta karsi görüslere sahip olsalar bile - Duesberg HIV´nün arindirilmis oldugu kaninsinda – bilim camiasinin asi cocuklari olarak nitelendirilen karsi görüsteki bilim adamlarinin Almanya´da ünlü taraftarlar bulmasi, ilk defa görülüyor. „Bu seyin arindirilmis olup olmamasi hic önemli degil“, Duesberg böyle diyor. „Sonuc olarar: HIV ve AIDS´in birbirleriyle hicbir ilgisi yok.
Peter Duesberg bir AIDS karsitidir, ve bu görüste olan tek o degildir. Bu kisiler AIDS konusunda klasik olarak ögretilen görüse karsilar. Ana tezleri: Hastaligin seyri HIV mikrobu nedeniyle meydana gelmiyor. AIDS´in varligi basindan beri yanlis ele alindi.
Heinz Ludwig Sänger söyle söylüyor: Farkli entkenlerin toplami sonucu olusan AIDS hastaligini günümüzde gecerli olan tekdüze görüs tarziyla yenemeyiz. Virolog AIDS´in hepsinin ayni yöntemlerle tedavi edilen bilinen 29 tane hastaligin toplami oldugunu vurgulamak istiyor.
AIDS karsitlarinin ana fikilerinden bir tanesi söyle: tedaviler, ilaclar ve hatta terapilerin kendisi bile AIDS’e benzeyen belirtilerin olusmasina neden oluyor. Hemen hemen her AIDS –terapisinin bir parcasi olan Retrovir/AZT’nin kullanma tarifesinde su yan etkiler siralaniyor: kann eksikligi, kemik iliginde zayiflama, felc belirtileri, kas kasilmasi veya kandaki verilerin asiri yükselmesi.
AZT 60‘li yillarin ortasinda bulundu. Kan kanserinde (lösemi)‘de akyuvarlarin cogalmasini önlemek amaciyla kullanildi. O zamanlar insanlar üzerinde denenmesine izin verilmemisti. Nedeni: fazla toxin maddesi icermesi.. Fakat bugüne kadar eger hayati önem tasiyan T4 türündeki vücudun direnis dokularinin sayisinin belirli rakamin altina düsmesi halinde HIV positivlerde kullaniliyor. Fakat bu dokular akyuvarlara ait.
Bu nedenle Kiel’li ic hastaliklari uzmani Claus Köhnlein hastalarinin tedavisinde Rertovir kullanmiyor. Cocktail’ler o kadar toxin iceriyor ki vücudun direnis sistemini kendi kendine yok etmesi icin yeterli geliyorlar. Bu kararin 90‘li yillarda Concorde arastirmasinin su sonuca varmasiyla alti ciziliyor: „AZT’nin dozu arttikca hastalar daha cabuk ölüyorlardi. AZT birkere akyuvarlarin üretildigi kemik iliginde hasara neden oluyor.
Karsi madde testleri („AIDS testleri“) ve HIV’nün insan vücudunda yayilimini ölcme yöntemlerinin eksik taraflari vardi. Frankfurt’lu doktor Juliane Sacher’in ilginc bir anisi var. „Kendi kanimi aldim ve iki tane siseye doldurdum. Bir tanesi kendi ismim altinda test icin labora gönderildi, digeri HIV positiv olan hastalarimin birnin ismi altinda virüs ölcümü icin labora gönderildi“. Günler sonra sonuclari almisti. „Kendi ismim aldindaki gönderilen kan negatifdi, fakat hastamin ismi altinda gönderilen kan1800 degerinde virüs iceriyordu“.
O zamanlari labor kendisine bu ölcüdeki virüs degerinin fazla yüksek olmadigini ve endise endise verici olmadigini belirtir. Bu ölcüdeki degerlerde yanilma ihtimali söz konusu olabilir.
Juliane Sacher icin bu aciklama yeterli degildir. Kliniklerde hastalar bir mililitre kandaki HI virüsü degerinin ölcümünde daha da azalma olmasi icin savasiyorlar. Nasil oluyorda 1800 degeri yüksek olmadigi ve endise verici olmadigi kanisina variliyor?“. Eger virüs sayisi berlirli sinir altinda tutulamiyorsa, terapinin dozu arttiriliyor.
Baska bir laborda deneyden önce bayan Sacher kanin virüs degerinin ölcmelerinin mümkün olup olmadigini sorar. Reddedilmesinin sebebi: HIV negatif olan kanin virüs degerinin ölcülmesine müsade edilmez. Sonucu negatif olan bir testte nasil olurda virüslerin sayisi belirlenir.
Virüs degerinin belirlenmesinde kullanilan yöntemin adi „Polymerase Chain Reaction“ (PCR)‘dir. Bu yöntemin bulucusu olan Amerikan bilim adami Kary Mullis bunun icin 1993‘de kimya dalinda novel ödülünü aldi. PCR sadece virüs degerinin belirlenmesinde degil, bilakis genetik parmak izinin saptanmasinda da kullaniliyor. „Benim bulusum olan PCR kandaki virüs degerinin ölcümünde yeterli degildir“.
Mullis hatta bir davaya bile karisti. HIV pozitif olan bir annenin cocugu mecburi olarak bir teste tabi tutulmasi üzüntü verici. Daha 1996‘da novel ödülünün sahibi, nasil olurda sadece bir insanin kaninda HIV’e karsi olusmus maddeler bulundugu icin doktorlarin zararli bir ilac olan AZT’yi verdiklerini, anlamadigini yaziyor. Mahkeme zamaninda cocugun bir teste tabi tutulmasina karar verdi.
Buna benzer bir davada Mullis arkadasi David Rasnick daha cok basari elde etti. O bir kimyager. Test sonucu pozitif olan Amerikan devleti Maine’li anneyle yine pozitif olan ogluyla beraber Cocktailleri kullanmak istemedi. Bir bucuk sene önce Cocktailleri kullanan kizi dahi öldü. O zamanlar saglam olan dört yasindaki oglu Nikolas’in tedavisi altinda bulundugu doktorun yetkililere bildermesi üzerine cocugun velayeti annenin elinden alinmak istendi. Rasnick o zamanlar AZT konusunda bilirkisi olarak davaya katildi. Mahkeme doktorun terapinin faydalarinin ne oldugunu yeterince kanitayamadigina karar verdi. Ilaclarsiz cocugun hasta olacagina dair yeterince kanit bulunmadigi belirtildi.
Avustralya’li doktor ve HIV arastirmacisi Eleni Papadopulos-Eleopulos daha da ileri gidiyor: „Test sonucu HIV pozitif olan bir kisinin HIV tasiyicisi oldugu kanitlanmis degildir“: 60‘dan fazla birbiriyle baglantili reaksiyonlara dikkat cekiyor. Bu, testin grip, asi veya mesela hepatitis gibi hastaliklara ve etkenlere tepki gösterebilecegi, demek. Buna defalarca olusan hamilelikler de dahil. Bunlarin hepsi HIV pozitif olmasina yol acabiliyor.
Sonuc olarak: HIV testinin pozitif olmasindaki etkenler dünya capinda farkli.
Kapitel II
AIDS – ruleti
Frankfurt’tan gelen Bernd Münker ( isim yayimci tarafindan degistirildi) 40 yasinda. Daha baska bir rakam olmasa, siradan biri olarak tanimlanabilir: „Asagi yukari 16 sene test sonucum HIV pozitif cikti.“ Basta sok nedeniyle büyük sorunlar yaratmasina ragmen zamanla bunu asmis. „Ölümcül virüsü tasidigima inanmiyorum. Büyükannem kadar yaslanma niyetindeyim.“ Onun 85 yasina kadar yasadigini belirtiyor. Münker HIV testini süpheyle bakiyor. Ve bu testin HIV Enfeksiyonun saptanmasinda yetersiz kaldigini sadece o söylemiyor.
„AIDS testi kesin bilgi veriyor.“ „HIV testi bir cevap veriyor“. Bunlar 80‘li yillarda AIDS kampanyalarinin sloganlariydi. Fakat testin HIV enfeksiyonuna ait verecegi cevap kampanyanin aksine daha az kesindi.
Bu sözler hastalarin ve dotorlarin gözleri önüne sergilenmiyor. Kullanma tarifeleri kanin bu testle öldürücü HIV’nin varliginin arastirildig laborlarda kaliyor.
Wien’li kadin dogum uzmani Christian Fiala sunu söylüyor:“Burada tip-fenbilimleri kurallarinca teshis konmuyor.“ O birkac seneden beri resmi HIV/AIDS hipotezine karsi olan eserleri arastiriyor. Imalatcilar testlerin standardlara uygun olmadigini kendileri itiraf ettiler. Testler kesin bilgilere degil bilakis tahmini verilere dayaniyor. Kisiye HIV pozitif teshisinin konmasi, icinde bulundugu hayat sartinin enfeksiyona meydan verip vermemesine baglaniyor. Testden önce escinsel oldugunu belirtiyorsa, kararsizlik durumunda testin sonucu pozitif olarak kabul ediliyor. Eger kan bagisinda bulunduguna dair belge mevcutsa testin sonucunun negatif olduguna karar veriliyor, testin yanlis oldugu kanisina variliyor.
Abbot’un eserinde okumaya devam edelim. Bir Ingilizce kullanma tarifinde manali olarak söyle belirtiliyor: Testin duyarliligi her AIDS hastasinda HIV’ne karsi olusan maddenin bulunacagi tahminine dayaniyor. Duyarlilik, HIV’e karsi maddeler iceren her kan örneginin, test tarafindan tanimlanmasi demetir. Testin ikinci önemli özelligi ise olmasidir. Bunun anlami HIV’e karsi direnis maddesi icermeyen bütün kan örneklerinin test sonucu pozirif olamaz demek. Burada da Abbot’un testi hayret verici bir durum ortaya sergiliyor. Testin olma özelligi HIV direnis maddesinin kann verenlerin sadece 0,1% de mevcut oldugu tahminine dayaniyor.
Bu tahminler ilk HIV testini gelistiren ve patentine sahip olan HIV arastirmacisi Robert Gallo’nun yayinlanmis olan ilk eserlerine tamamen ters düsüyor. Gallo kan verenlerin hicbirinde vücudu zayiflatan virüse rastlamaz. Daha cok AIDS hastalarindan ziyade saglam olan annelerinde bu virüsü buldu.
Avustralya’li doktor ve arastirmaci olan Valendar F. Turner sunu belirtiyor, „HIV testindeki sorunu anlamak istersek, ilk olarak bu dolayli ispatlama yöntemlerinde sorunlarin nereden kaynaklandigini ve nasil engellenebilecegini bilmek gerekir.“ Meslektasi Eleni Papadopulos-Eleopulos’la beraber 1993‘de bilim dersgisi „Bio/Teknoloji“ de HIV testinin yaygin hatalarina dair bir arastirma yayinlayabildiler. Bu arastirma zamaninda haftalik dergi olan „Die Woche“de 3 sayfayi kaplayan manset haberi olarak yayinlanmasina neden oldu. Manset:“Sans oyunu AID testi: pozitif ve negatif cikma olasiligi oldukca yüksek.“ Arastirmaci olan Turner testelirin gecerliligine deginmek istiyordu. Bu testler vürüsün varligini tam olarak ispatlamiyor, bilakis virüsü karsi olusan maddeyi ortaya cikariyor. „Böyle dogrudan dogruya olmayan tespit yöntemleri dogrudan dogruya olan tespit yöntemleriyle kanitlanmasi gerekir. Böyle dogruden dogru bir yöntem arindirmak olabilir. Her bir test sonucunun virüsden arindirilmis olmasi kontrol edilmesi gerekir. 100 tane üzerinde deney yapilacak kisinin bulundugunda, ve bu testlerind sonucunun arindirilma sonuclarinin hepsinde ayni olmasi durumunda, ancak o zaman 100% gecerliligi olan bir test gelistirilmistir.“
Turner icin sorun böyle bir gecerliligin hic bir zaman mevcut olmamasi, buna HIV arastirmacilarinin arindirilmak olara nitelendirmeleri de dahil. Buna dayanarak vücudun mikroba karsi ürettigi maddenin HIV enfeksiyonuyla ilgisi oldugu sonucuna varmak yanlis olur. „Hamilelik testi gelistirildiginde bunlarin sonuncunun dogrulugunu annelerin rahminde bir bebegin bulunup bulunmadigini arastirarak kanitlamak gerekir.“
Turner icin testin bir sakincasi daha var: vücudun mikroba karsi ürettigi madde sadece bir cesit mikroba karsi degil. „Bütün dünyada doktorlar Pfeifer beze atesi heshisini insan kaninda at kanina karsi olusmus maddenin varligini arastirarak koyabiliyorlar.“ Cok aptalca, ama aciklamasi cok basit oldugu söyleniyor. „“Vücudun at kanina karsi olusturdugu maddelerin beze atesi mirobuna karsi olusan maddelerin ayni olmasi, eger beze atesi hastaligina yakalanan insanlara at kani siringa edilmediginden yola cikarsak, bu test islevini yerine getirir. „
Fakat HIV testine geri dönelim. Turner HIV testinin sonucunun grip, hepatitis ve ters yönlü cinsel temasdan dolayi da pozitif olabilecegine belirten bircok aratirmalara deginiyor. HIV enfeksiyonu bulunmadigi halde testin sonucunun pozitif cikmasina neden olan asagi yukari 60 etken bulunuyor. „HIV pozif sonucu yeni tespit edilen kisilere muhtemelen laborda bulunan kimyasal maddeler yoluyla, zira laborda örnegin Trinitrophenyl maddesinin bulasmasndan dolayi, testin pozitif olarak sonuclanabilecegi bildirlenebilir.“
Turner’in anafikirlerinden bir tanesi: HIV teshisi icin dünya capinda gecerli standardlarin olmamasi. „2 tane HIV testi mevcutdur: Bir tanesi Elisa denilen test. Bur HIV ne karsi vücudun olusturdugu direnis maddesinin her kan örneginde tespit edilebilecigini belirtiyor. Ve daha ispat testi de denilen Werternblot testidir. Bu test Elisa testi pozitif ciktiginda uygulaniyor.“ Westernblot’un görevi: mutlak bir güvenirlilikle HIV’ne karsi direnis maddesi icermeyen bütün kan örneklerini ayirmaktir.
Turner hemen hemen bütün diger ülkelerde oldugu gibi memleketi olan Avustralya’da da Westernblot’un HIV Enfeksiyonun mevcudiyeti icin kesin delil olarak kabul edilmesini anlamsiz buluyor. Ingiltere’de bunun tersine Westernblot kesin olmamasi nedeniyle piyasadan geri cekilmisti. „Fakat durum daha da ilginc bir hal aliyor“, diyerek devam ediyor Turner. „Bir Westernblot sonucunun ne zaman HIV enfeksiyonu olarak tanimlanmasindaki etkenler dünyaca tamamen farklidir. Burada test uygulanan kisiler icin ölümcül sonuclar doguran, bilisel aciklamasi olmayan bir uygunsuzluk oldugu kimsesinin dikkatini cekmiyor.“
Bir Westernblot’un band denilen 10 na yakin bölümleri bulunuyor. Her band HIV virüsünde mevcut oldugu tahmin edilen karsi olusan direnis maddesinin varliginin tespiti icin test edilir. Eger band mesela renk degistirme veya pullanma seklinde reaksiyon gösterirse bunun anlami test edilen kanin bu karsi direnis maddesinin var oldugu demektir. „Aslinda eger bu direnis maddesi sadece HIV’ne karsi üretiliyorsa HIV enfeksiyonu teshisi koyabilmek icin bir tane reaksiyon gösteren band yeterli“, diyor Turner. Ama gercekler daha farkli. Afrika’da iki, Almanya’da üc ve Avustralya’da dört tane band reaksiyon göstermesi gerekiyor. Amerika’da daha da garip. Kisinin hangi kurulusta test uygulandigina bagli olarak iki veya üc tane band reaksiyon göstermesi gerekiyor.
Turner’e göre bu tamamen iyi niyete bagli. „Farzedelim Uganda’li bir pilotun kendisine memleketi Afrika’da bir test uygulaniyor. Simdi o eger iki band reaksiyon gösteriyorsa, HIV tasiyicisi olarak tanimlaniyor“. Bir saat sonra bu pilot örnegin Berlin’e giden bir ucakta oturuyor. Tegel’de Berlin’li bir doktora Afrika’da yapilan testi gösterir, veya yenisini yaptirir. Berlin’li doktor Almanya’da gecerli olan yürürlügün temeline dayanarak söyle söylerdi:“Burada sadece iki band reaksiyon gösteriyor. Sansiniz varmis, HIV negatifsiniz“.
Biraz sakayla karisik Turner test sonucu HIV pozitif olan kisilere Avustralya’ya ucmak icin yatirm yaplarini öneriyor: „Bu parayla iyi bir yatirim yapmis olursunuz. Bizde hatte Westernblot’da reaksiyon göteren dört bölümün olmasi gerekiyor“. Böylece Avustralya’nin dünyaca mikrobu tasiyan en düsük hasta sayisina sahip olmasinin nedeni bu sekilde aciklandi.
Turner bu dünyada emin olarak herhangi bir kiside bir HV enfeksiyonun tespit edilmesinde bilimsel olarak gecerli esasa dayanmadiginin ortaya konmasina önem veriyor. „Kan verilen kisilerin yüzde 30‘u mikrobu tasimadilari halde HIV’ne karsi direnis maddesi üretti. Eger köpeklere HIV testi uygulanirsa, bunlarin yüzde 50‘de HIV’ne karsi direnis maddesi tespit edilir“. Arastirmalarin hicbirinde AIDS’e kalanmis köpege ait habere rastlanmiyordu. Buna benzer gözlemler farelerde de yapildigi belirtiliyor. HIV negatif olan farelere HIV negatif olan diger farelerin kani siringayla verildi. „Birden fareler kanlarinde HIV’ne karsi direnis maddesi olarak tanimlanan maddeyi tasiyorlardi“.
Turner HIV testinin gelistirilmesiyle ilgili tarihe bakildiginda inanilmaz durumlara rastlanabilinecegini de belirtir:“ 1985‘de Westernblot’da tek bir sözde HIV karsi direnis maddesinin varligina ait test yapildi. Bu p24 Protein’iydi. Test reaksiyon göterdiginde kisi HIV tasiyicisi olarak belirleniyordu. Fakat günümüzde Werternblot’lar HIV Proteinine karsi olusan 10 ayri maddenin tespiti icin test uygularlar, p24 sadece bunlardan biri. Bu ayni kanda tamamen farkli sonuclarin edilmesine yol aciyor. 1985‘de HIV tasiyicisi olarak teshis konulan kisiye bugün büyük bir ihtimalle tasiyici olmadigi görüsüne varilir.
„1991‘de Avustralya’li Elisabeth Dax’in da katildigi katildigi ilginc bir bilimsel arastirma vardi. 70‘li yillarda dondurulmus olan 10 uyusturucu bagimlisinin kani 1985‘de o zamanin HIV testiyle arastirildi. Bütün numuneler HIV tasiyicisi olarak tespit edildi“.
Fakat Dax 1985‘de elde edilen sonuclari tekrar kontrol ettiginde 1991‘de sürpiz bir kesif yapti. 1985‘de en yüksek güveninirlikle HIV pozitif teshisi konulan ve bu arada uyurturucudan arinmis olan iki kisinin yeniden kani alindi ve test uygulandi. Sonuc HIV negatifdi.
„Dax’in tespit ettikleri hayret vericiydi. 70‘li yillarin basinda uyusturucu bagimlisi olan 10 kisinin tamami sonrada HIV pozitif olarak tespit edilmesine ragmen hala yasiyorlardi ve uyusturucu bagimliliklarini yenmislerdi. Bu arada sadece bir tanesi ölmüstü., o da bir kaza sonucu. Vücudunda bir HIV enfeksiyonu oldugu kanisina vardiracak hic birsey yoktu“. Arastirmanin sonucunda yazarlar tam olarak söyle yaziyor: „Hastaliga neden olmayan virüse karsi olusan madde 17-18 sene zarfindavücutdan kaybolmus olabilir“.
Turner’in sonucu: „Eger eski uyusturucu bagimlilari Dax’in arastirmalarindan önce ölseydi, HIV’den öldükleri söylenirdi. Ama böylece 1985‘deki testler ‚yanlis pozitif‘ olarak kabul ediliyor“.
Böyle sacma yargilara vardiran testler ölümcül sonun ‚HIV pozitif’in temelinin olusturuyor. Turner insanlarin test sonuclarindan dolayi yüksek dozlu toxinli ilaclarla tedavi edilmesinin sorumsuzluk oldugunu ekliyor.
Bu ilaclari kullanmayi ikna olmayan bir bayan da Berlin’in güney kesiminden olan Karin Peters’dir (ismi yayimci tarafindan degistirildi). 13 sene önce testin sonucu pozitif olarak belirlendi, neredeyse iki yasindaki kizini evlatlik verecekti. Ozamanlari kisa zamanda ölecegini düsünüyordu. Neden hala yasadigini, saglikli oldugunu ve tam gün calistigini suna bagliyor: „Ben hicbir zaman ilac kullanmadim“. Saglam bir insani HIIV testinin pozitif olmasi nedeniyle asiri yan etkileri olan bir ilacla tedavi etmenin anlamsiz oldugunu belirtiyor.
Karin Peters gibi insanlar test uygulanmasinin 10 seneden fazla geride kaldigi icin ‚uzun yasayanlar‘ veya ‚uzun süre pozitifler‘ olarak nitelendiriliyorlar. Asagi yukari bu ‚uzun süre pozitifler‘ in yüzde 99 nun bir ortak noktasi var: bunlar taninmis bilimsel arastirmalara göre hicbir zaman HIV’ne karsi üretilen ilaclari kullanmadilar.
Pozitif olan HIV testin üzerinden 2 sene gecen Charlottenburg’lu Armin Langmann (isim yayimci tarafindan degistirildi) bu ilaclari almak istemiyor: „ Kendimi iyi hissediyorum ve birdaha hic birzaman bu konuda uzman olan muayenehaneye adim atmiyacagim“. Orada doktorlarin kendisini ölümcül virüsle korkuttugunu ve böylelikle ‚Cocktails’i kullanmayi ikna etmek istediklerini belirtti. 44 yasindaki birisine „eger bu ilaci kullanmazsaniz öleceksiniz“ diye söylediler.
Fakat Frankfurtlu doktor Juliane Sacher icin testlerin sonucunun bir gecerliligi var: „Hemen hemen her zaman AIDS’le ilgisi olmayan hastaliklar, veya sürekli uyusturucu kullanimi pozitif test socuna neden oluyor“. Teste gitmemekle insan kendini yardim etmis olmaz: „Pozitif sonuclu teste neden olan etkenleri tedavi etmek gerekir“. Halbuki bu Cocktails’le hicbir zaman olamaz.
Kapitel III
AIDS-Cocktails: recetili ölüm
Juliane Sacher yemin etti: eczacilik endüstrisinin mahsüllerini kayitsiz sartsiz güvenmiyecekti. Frankfurt’lu doktor söyle diyor: „Bircok ilac aslinda zehir“. Bazi özel durumlarda hastalar icin olumlu etki yaratmasi halinde faydali olabilir. „Fakat bu kisa bir süre icin gecerli. Uzun süreli kullanildiginda ters etki yaratabilir“.
AIDS ilaclari ile ilgili konustugunda ne AIDS arastirmacilari nede AIDS taraftarlari ona katiliyor. Bazilari icin, AIDS tipcilari, Cocktails dedikleri ilaclar HIV testinin sonucu pozitif olan insanlarin ömrünü uzatmak icin tek yol olarak görülüyor. Baskalari icin yan etkilerin okadar fazla ki kullanilmasi dogal olarak yasaklanmali.
Juliane Sacher özel durumunun farkinda: „AIDS ilaclarinin hayati tehlike olusturmus sekilde hasta olan bircok kisinin hayatini kurtarmis olmasi gözardi edilemez“. Ama kisa süre icin bu ilaclar faydali olsa bile, uzun süre icin vücuda zarar verecegi kesindir. „Böyle seyler kesinlikle HIV pozitif belirtileri göstermeyen kisilere verilmemeli“. Kendisi fikirlerinin gecerliliginden emin: „AIDS ilaclari yeni dokularin olusmasini engelliyor. Böyle birsey, AIDS hastalarinda oldugu gibi, vücut direnisinin artmasi icin gerekli. Bu ilaclar uzun süreli verildiginde, sadece hastaligin yayilmasini degil, yeni dokularin olusmasini da engellemis olur. Bu hastalar icin uzun vadeli cözum yolu degil“.
Doktor AIDS hastalariyla ugrastigindan beri direnis gücü azalmis hastalarini dogal yollarla tedavi etmeye calisiyor. Kendi alaninda ilklerden. O ilk defa Frankfurt’lu HIV modeli olan HIV test sonucu pozitif olan kisilerde büyük bir arastirma sonucu AIDS ilaclari arasinda en taninmis olan Retrovi/AZT’yi kullanmadi. „Retrovi önemli olan T4 direnis dokularanin olusmasini engelliyor“. Insanlar enfeksiyon kapmaya daha yatkin oluyorlar, ve dokulari kendi kendine yenileyemiyor. Bayan Sacher Retrovir yerine dogal yöntemler uyguladi.
1989‘da doktorlar gazetesi arastimanin o anki durumunu aktarmak icin „baslangic safhasinda AZT yerine secenek tedavi yöntemleri“ baslikli bir makale yayinladi. Arastirmanin baskani olan Helga Rübsamen-Waigmann daha önce gazeteyi AZT’in HIV enfeksiyonun baslangic safhasinda kullanilmasi icin uyarmisti. Bunun disinda Frankfurt’daki Georg-Speyer-Evinin (GSH) baskani olan Hans Dieter Brede arastirmanin ilk senesinde burada bahsedilen tedavi yöntemleriyle AZT’le tedaviden daha olumlu sonuclar elde edildigini saptamis. Bu konuyla ilgili olarak Sacher sunlari belirtiyor: „AZT kullanan hastalarda vücutdaki direnis gücünde yüzde 77 azalma görüldü, benim hastalarimda yüzde 7. Bu benim tedavi yöntemlerim icin fena degildi, fakat birsey beni sasirtti. Tedavi edilmek istemeyen hastalarda vücudun direnis gücünce azalma gözetlenmedi“.
Direnis gücü durumu altinda tipda öncelikle, bir tür akyuvar olan, T4 dokularinin sayisi anlasiliyor. AZT 60‘li yillarda insanlarda denenmesi musade edilmeyen, arastirmada olan kan kanseri ilaci, akyuvarlarin asiri cogalmasini engellemek icin gelitirilmisti. Sacher söyle diyor: „Zaten AIDS hastalarinda az miktarda mevcut olan birseyi daha da azaltmasi, AIDS hastalarina faydali olmasi, ne kadar sacma“.
Arastirmanin arasonucuyla Sacher mahkemede kendi tedavi yöntemlerinin masrafinin sosyal sigortalar tarafindan karsilanmasi icin talepte bulunmayi deniyor. „Bazi günler muayenehaneden cok mahkemede bulunuyordum. Hastalarimi bu tedavi yöntemlerini ödeyemedikleri takdirde yariyolda birakmak zorunda kalacagimi kabullenmek istemiyordum“. Hatta GSH baskani Brede kendisine arastirmanin arasonucunu yayinlamasini veya mahkemede kullanmasini yasaklamisti. „Ileride sinirlenerek sosyal sigortalar kurumuna yapmis oldugum muracatimi geri aldim“.
Sacher’in ozaman daha bilmedigi birsey vardi: Aslinda Frankfurt HIV modelinin arasonuclari Retrovir/AZT’nin piyasaya sürülmesinin arastirilmasina neden olmasi gerekir. Bu ilacla ilgili kanun (AMG), özellikle 63 cü madde temeline dayaniyor. Böylelikle ilaclar piyasaya sürüldükten sonra düzenli olarak hasta icin olumlu risk-fayda-dengesi hakkinda arastirilmasi gerekir. Bu madde 90‘lilarin basinda ilk defa bir kanama skandaliyla gündeme geldi. Kanama gecirenlerde kanamayi durdurmak icin kullanmakta gec kalinmisti. Meclisin bu konudaki bir arastirma komisyonu bu sonuca vardi. Komisyon kapsamli olarak 63 cü maddeyle mesgul olmustu.
29.10.1994 deki sonuc raporu sunlari tespit ediyor:
Virüslere karsi kullanilan ilaclar nedeniyle dokularin kendi kendine yok etme tehlikesi var. Eger bir ilacin istenmedik yan etkilerinin oldugu, faydasindan cok zarari olduguna dair izlenimler varsa, bu yetkili mercilerin özel komusyonu tarafindan arastirilmasi gerekir. Süpheler yogunlasirsa ilac hemen piyasadan alinmali.
Bunun icin istenmeyen yan tesirlerin izleniminde gecerli olan basamak plan yöntemi etkendir. Istenmeyen yan tesirlere ait bilgileri sadece labor deneyleri icin Retrovir/AZT’in ambalajinda gözlenmiyor. Ambalajin üzerinde bir ölü kafasi görülüyor. Bahsedildigi üzere Frankfurt‘lu HIV modeli de ilacin sakincalarini deginen bilgiler iceriyor. Fakat bu arastirma hemen hemen hickimse tarafindan bilinmiyor. Ne AIDS merkezi olan Robert-Koch-Enstitüsü (RKI) tarafindan, nede bütün saglik kuruluslarinin üstünde olan saglik bakanligi tarafindan Frankfurt’lu HIV modeli taninmiyor.
Ne planin gerceklesmesi hakkinda bilgi , nede arastirmalarin sonucu devlet saglik bakanligi tarafindan bilinmiyor.
RKE’nün basin sözcüsü Ulrich Markus dahi Frankfurt’lu HIV modeline ait hic birsey duymadigini iddia ediyor. 7 ekim 1998‘de cekinerek sunu yazar: „Suana kadar Retrovir’le tedavinin ve diger tedavi yöntemleri arasindaki fark hakkinda arastirmalar yapilmis oldugu halde, diger tedavi yöntemlerinin üstünlügü kanitlanmis degil“. „Basamak plan yöntemi ancak ayni düzeyde, ve daha az tehlikeli yöntemler oldugunda etkilidir. Suanda bu HIV terapisinde söz konusu degildir“.
Frankfurt’lu arastirmayi kimsenin tanimamasi hayret verici. Cünkü bu arastirma devlet saglik bakanligi tarafindan finanse edildi. Georg-Speyer-evi calisani Ursula Dietrich 7 ekim 1999‘da bunu onayladi.
Bu arastirmanin varligi sadece en büyük Alman arastirma komisyonu tarafindan degil, bilakis devletin ilaclarin musadesiyle ilgili kurumunca Retrovir’in yasaklanmasi karari gerektigi RKI ve devlet saglik bakanligi tarafindan reddedildi. Devlet saglik bakanligi kendi baslattigi AIDS ilaci hakkindaki en büyük arastirmayi tanimadigini iddia ediyor.
Essen’de doktorluk yapan Klaus-Peter Schlebusch devlet saglik bakanliginin dikkatini bu senenin 11 mayis’inda özel bir gazetede yayinlanmis olan, Retrovir’le baslangic safhasinda daha kötü sonuclar elde edilecegine, bunun yerine baska yöntemler veya Retrovir’in kullanilmamasina dair ilgili makaleyi cekmek ister. Kendisi ancak gazetecilerin devlet saglik bakanligina tekrar sorusturma yapmasindan sonra bir cevap alabildi (suanda kendisi izinli oldugu icin yayimcinin bu konuyla ilgili almis oldugu cevap bilinmiyor).
Tabiiki Retrovir’le ilgili bircok arastirma var, ve tabiiki bu ilaci olumlu gösteren arastirmalarda var. Örnegin 1987‘de Retrovir’in piyasaya sürülmesine neden olan Fischl arastirmasi. Bu arastirma toplan 145 kisiyi kapsayan Retrovir verilen AIDS hastalarindan dört ay sonra sadece bir tanesinin öldügünü gösteriyor. 137 kisiyi kapsayan placebo verilen grupta 19 kisi öldü.
Fakat Retrovir üreticisi Welcome tarafindan maddi acidan desteklenen arastirma New York’lu gazeteci John Lauritsen tarafindan sahtekarlik olarak ortaya cikarildi. Böylece bircok hasta tesiri olmayan Placebo’yu degilde, mutlaka Retrvir kullanmak istedikleri icin haplari analiz ettirdiler. Arastirmanin sonucunda AZT’nin yanetkileri görülen hastalarin Placebo grubu hastalarindan daha yogun ilgi gördükleri ortaya cikarildi. Placebo grubundaki 5 AIDS hastasinin ömrü uzatmak icin kanlari degistirildi. AZT grubunda arastirma sonunda bircok kez kanlari degistirilen hasta sayisi 30 du.
Ismini vermek istemeyen bu arastirmada calismis olan bir görevli bugün bile bu arastirmada calismis olmaktan hala vicdan azabi cektigini Berlin sabah postasina beyan ediyor. O zamanki doktorlar kendisine oldugundan daha farkli veriler kaydettirirler ve o da bilgisayara verir. Evraklarin üzerinde daha farkli verilerin oldugu gözleniyordu.
Alexander Berger (ismi yayimci tarafindan degistirildi) bunun bir örnegi. Berger’de hastaligin belirtileri gözlenmiyordu, fakat testin sonucu pozitif cikmisti. „Bana iki cesitten olusan bir birlesim verildi. Retrovir bunlardan bir tanesiydi“. Hatta hemen iki gün sonra kendisini cok kötü hissetti. „Hayatimda ilk defa tam anlamiyla hasta oldum. Iki hafta boyunsa tuvalete gidemedim, kabiz oldum, karnim agridi ve uyusturucu kullanmis gibi uyusmustum“: Kendini cok halsiz hissettiginin belirtti.
Baska Retrovi’e benzeyen ilaclarin birlesiminin kullanilmasi halinde bile Berger kendisini kötü hissediyordu. Bazi vücut bölgelerinde yaglar olusuyor, bazi vücut bölgelerin zayifliyordu. Sik sik kusuyordu, karaciger ile ilgili sorunlari basladi. „Hicbir doktor yan tesirleri hakkinda bilbi vermedi“
Elde ettigi sonuc olarak sunu belirtiyor:“Kendimi cok yaralanmis, neredeyse parcalanmis hissediyorum“. Zayiflayan vücut bölgeleri yavas yavas kilo aliyor, ‚yag baglayan‘ bölgeler de yavas yavas kayboluyordu. „Bana yapilan benim acimdan bedenimde bir tahribatdir“.
Kapitel IV
Gallo kollektif sirketi – Her türlü virüs
Bilim dolandirici Gallo’nun HIV’i nasil olusturdugu
Robert Gallo herhalde arastirma camiasinin en aciklayici ve gündemde olan kisilerden birisi. Kendisi skandallara karisti. Gündemde kalma konusundada oldukca deneyimli. Uzun süre icin kendisi HIV’in bulucusu olarak kabul edildi.
Bugün 14.03.1999‘da Frankfurt’lu Pauls kilisesinde kendisi icin büyük bir gün olacak. Tümör virolojisi alaninda yaptigi calismalari icin tip alaninda önemli Alman ödülü olan Paul-Ehrlich-ödülünü alacak.
Bu pazar gününde davetlilerin keyfi yerinde. Tepki nedeniyle davete katilmayanlarin birkaci disinda.
Pauls kilisesinin önündede hava gergin. Cünkü kilisenin önünde mavi gökyüzü altinda birkac gösterici toplanmisti. Kiliseye giderken Rober Gallo’yu koruma görevlileri cembere almisti.
Geriye bakis: 1984‘de ozaman Amerikan saglik bakani olan Margaret Heckler’le beraber bir basin toplantisinda vücudun direnme gücünü azaltan HIV’nin AIDS’e yol actigini aciklamisti. Tabiiki bu kaniya kendi arastirmalarinin sonucunda vardigini iddia ettti. HIV’yi Fransiz arastirmaci Luc Montagnier’den caldigi daha sonra ortaya cikti.
Göstericilerden ne Robert Gallo, nede yesiller partisinden olan devlet saglik bakani Andrea Fischer etkilenmis görünüyordu. Kendisi konusmasinda Amerikan arastirmacisina övgü dolu sözler yagdirir. „ Ödül törenleri en güzel görevlerden biridir, özellikle uluslararasi taninmis bir bilim adami ödül alirsa“. Bakan Gallo’nun sözde kendi bulusu olan virüsün varliginin tespitini bu sözlerle övüyor. 1984‘de HIV enfeksiyonunun tespiti icin bir testin gelistirilmesine imkan verdigini deginiyor.
Daha birkac sene öncesine kadar bayan Fischer dahil olmak üzere meclis Gallo’yu daha farkli degerlendiriyordu: Almanya tarihinde en kapsamli aratirma komitesi kanama hastalarinin skandalina ait haberinde su sonuca varir:
- Gallo basta kendisi tarafindan kesfedilen HIV virüslerinden farkli olan HTLV I+II’nin AIDS’e neden oldugunu götermek istiyor. Harfi harfine:“Amerika, Bethesda, ulusal kanser enstitüsinden olan doktor Gallo Nisan 1983‘de insanlarda T-doku-kan kanseri (lösemi) (HTLV) virüsü AIDS’e sebebiyet verdiginin iddia etti. AIDS hastalarinda basarili olan arindirilma sayisi ardir.
-Gallo 1984‘de ozaman Pasteur-Enstitüsünde bulunan rakibi Luc Montagnier’in bir virüsünü sahiplenmisti. Virüsün herikise de ayniydi „böylelikle Gallo’nun laborunun Fransizlarin arindirilmisligini yenileyerek tekrar gündeme getirdigi ispatlanmis oldu. Bu virüs iki ay önce Montagnier tarafindan kendisine tahlil ve tespit icin gönderilmisti“.
-Gallo HIV icin patent almadan önce rakibi Montagnier’i sert bir sekilde elestirmis, Montagnier’in sonuclarini yapay labor belirtisi olarak tanimlamis, Montagnier’in calismalari hakkindaki yayinlari engellemisti: „Buda Fransiz virüs arastirmacisinin zamanli tahminlerden yola cikarak virüse karsi olusan saptamak icin bir test yönteminin gelistirilmesini de engelledi“.
Gallo Frankfurt’lu meslektasi Montagnier’in olan HIV’yi sahiplendigi icin degil, 70‘li yillarin sonunda kan kanserine (lösimi) neden olan HTLV I+II virüsünü kesfettigi icin ödüllendirildi. Fakat Robert-Koch-Enstitüsü (RKI) baskani olan Reinhard Kurth 1993‘de bu kan kanserei virüslerini ender rastlanan bir kan kanserine neden oldugunu acikliyor. Bu virüsler Gallo’nun 1983‘de bosuna AIDS mikorobu olarak tanimlamak istedigi virüslerdi.
1978‘de tespit edilmesi cok zor olan bir virüsün arindirilmasi icin Robert-Koch ödülünü alan virolog Heinz Ludwig Sänger sadece Gallo’yu sert bir dille elestirmiyor: „70‘li yillardan beri Retroviroloji insanlarda tespit ettikleri sözde virüslerin hepsi kandirmaca. Hicbir calismada bilimsel acidan gecerli olan bir virüs arindirilmasina rastlanmiyor. Virüs olarak fotorafi cekilen seyler kurnaz arastimacilarin sözde hastaliga sebep olan mikroplar olarak patentini aldiklari vücudun ürettigi maddelerdir“.
Yaygin olan bir teze göre karsi virüsler ender vakalardir. Diger canli varliklar gibi DAN’si yoktur, kalitim hakkindaki veriler olumsuz olarak tespit edilmistir. Bu olumsuzluk RNA dir. Karsi virüsler kalitsal degerlerini diger virüsler gibi kendileri tarafindan yayilmis dokularin genlerine yaziyorlar. Kendilerine ait dogrudan dogruya dokunun DAN’sina kopyalayacak DANN’lari bulunmadigi icin yadimci bir maddeye ihtiyaclari var. Karsi virüsün RNA’sina dokunun DAN’sini tanimlayacak bir enzime. Bunun adi dir. 1975‘de bu enzimin kesfi icin tip novel ödülü verilmisti. Ozamandan beri su kural gecerli: Eger bir arastirmaci bir doku parcasinda rastlarsa, bu karsi virüsün cogalmasinin kanitidir.
Fakat bir engel var: Bu arada bilimsel arastirmalarda RT’nin mutlaka karsi virüslerle ilgisinin olmadigi kanitlandi. Böylelikle Harald Varmus daha 1987‘de „bilimin ufugunda“ dergisinde RT’nin mayanin, böceklerin ve memelilerin normal dokularinda dahi mevcut oldugunu yaziyor.
Heinz Ludwig Sänger: „ Eger herhangi birsey novel ödülü almissa, onun gecerliliginden anlamsiz oldugu tespit edilse bile hickimse süphe etmez. Dogrudan dogruya virüslerin cogalmasini tespit etmek yerine RT’nin varligini tespit etmek cok aptalca. RT dokularinin kendilerini yenileme mekanizmasiyla ve karsi virüslerin dokularinin olusmasiyle bir ilgisi yoktur.
1985‘den beri nin bir dokunun bütün kromozon yapisinin korunmasinda önemli bir rol oynadigi biliniyor. Ayrilan kromozonlari tamir etmede ve özellikle doku bölünmesinde kromozonlarin uc noktalarinin kaybini sinirli tutmada yardimci oluyor.
Fakat bu retroviroloji icinde fikir degisikligine yol acmadi. Ne HIV nede diger retrovirüsler arastirildi. Cogalmalarin önemli ispati RT’di. Ve bu RT’yi üretmek icin sözde retrovirüslerin bulundugu söylenen doku karisimina kanserli dokular ve cok sayida suni uyandirici ilaclar ilava edildi.
AIDS arastirmacisi Gallo’ya geri dönelim. O 1984‘de sadece rakibi Montagnier’in kesfettigi birseyi yayimlamakla kalmadi. O 1984‘de „cok sayida baslangic safhasindaki AIDS hastalarinda (86%), genc AIDS hastalarinin klinik olarak saglam olan annelerinde (75%) ve AIDS’li yetiskinlerde (30%) kesfettigi bir virüsü yayimladi ve patentini aldi“, kanamali hastalari arastirma komisyonu raporu Gallo’nun HIV’le ilgili ilk calismalari hakkinda böyle diyor. Gallo „kendi“ virüsünü hastalarin kendilerinden ziyade daha cok AIDS hastalarinin saglikli olan annelerinde rastliyordu.
„En gec burada Gallo’nun ölümcül virüs hakkinda söylediklerinin dogru olmadigi her tarafindan bilinmesi gerekirdi“, diye söylüyor ozamanin tip direktörü, ve bes eyalet tarafindan desteklenen bir uyusturucu kliniginin bashekimi olan Heinrich Kremer. Bir ölümcül virüse hasta cocuklarda saglam olan annelerinde daha cok rastlanamaz. „Gallo’nun HIV’nin AIDS’e neden olmasini kesfetmesinin, zamaninda bütün dünya arastirmacilari tarafindan benimsenmesi inanilmaz“, Kremer böyle diyor.
Bu arada ölen Isvicreli kan bagisi kurumunun kurucularindan, WHO’da ve AIDS kurulunda üye olan Alfred Hässig’de benzer kaniya variyor. 1997‘de söyle diyor: „Gallo’nun virüsü bir basin toplantisinda Amerikan saglik bakaniyla beraber gayet basit bir sekilde dünyaya duyruldu. Hicbir zaman tartilismadi, Gallo’nun buna takiben yaptigi bilimsel konusmalarda bile“. Hic kimse hatta kendisi bile kuskulanmadi. „Biraz sonra arastirma dergisi olan‚The Lancet’e (ameliyat bicagi) kisa bir bilimsel makale yazdim“. Ama bu mektup hic yayimlanmadi. Gerekce olarak „yerimiz yok“ olarak gösterildigini söylüyor.
Kapitel V
AIDS
HIV ve AIDS istatistikleri nasil olusuyor
1985‘de Johanna L’age-Stehr AIDS vakalarinin feci bir hizla yayilisini Almanya üzerine cökecegini görmüstü. Bu önsezi icin grafikler bile mevcuttu. Hangi senede kac kisinin AIDS’den öldügünü tespit etmek icin cetvelle bir dogru cizgi devam ettirilmeli. Robert-Koch-Enstitüsünün (RKI) bayan profesörünün tahminleri dogru ciksaydi hicbir Alman bu gazeteyi elinde tutamazdi, gazete basilamazdi bile. 1996‘dan beri Almanya var olmazdi. Bütün Almanlar ölürdü.
Sadece Federal Alamanya’nin devam eden varligi degil, proferörün isvereninin yayinlamis oldugu son rakamlar dahi kendisinin ne kadar yanildiginin kanitidir. RKI istatistiklerine göre Almanya’da 1999‘nin sonuna kadar 11.754 kisi bu hastaliktan ölmüs. Bayan L’age-Stehr bu rakami 1989 icin tahminde bulunmustu.
Endüstrilesmis ülkelerde arastirmacilarin ve AIDS yardimlarinin gecmiste tahmin ettikleri gibi risk grubu olan escinseller, kanama gecirenler ve uyusturucu bagimlilari arasinda salgin söz konusu degil. Böylece RKI’nin listesinde AIDS’in varligindan beri escinsel olmayanlarda toplam 1112 AIDS vakasi görülüyor. Escinsellerde ve her iki cinsiyetle cinsel iliskide bulunanlarda bu sayi 11.825 dir. Ileri derecede uyusturucu baginlilarinda 2740 vakada bu hastaligin belirtileri gözetlendi.
Karsilastirmak icin: Devlet istatistik merkezinin arastirmalarina göre sadece 1998 senesinde 81.988 kisinin kalp yetmezliginden öldügü saptandi. Bunlar senede AIDS salgininin almis oldugu kurbanlardan yedi kat daha fazla. 1997‘de 22.482 kisi kazada öldü. Ayni tarihte 180 AIDS teshisli kisi öldü.
Spiegel dergisi yinede ulusun arasina korku yaymaktan yorulmuyor. Fakat „feci ölüm – AIDS yaklasiyor“ veya „AIDS-ciftler tehlikede“ gibi basliklarin Robert-Koch-Enstitüsünün aciklamis oldugu rakamlarla ilgisi yok.
Dogu Almanya’ya bakildiginda bunlar hayrete düsüyorlar. Yeni eyaletlerde AIDS sorun olarak algilanmiyor. Böylece Thüringen’de bir milyon nüfusa nedeyse yedi AIDS vakasi düsüyor. Buna Sachsen-Anhalt, Sachsen Mecklenburg-Vorpommern ve Brandenburg takip ediyor. Bu eyaletlerde bir milyon nüfusa 8 veya 19 arasinda AIDS vakasi düsüyor. Eski eyaletlerde en az AIDS vakasina Bavyera sahip. Fakat orad bir milyon nüfusa 100 vaka düsüyor. Baskentin her iki kismindaki farkda sasirtici. Berlin’in dogusunda bir milyon nüfusa 194 AIDS vakasi, Batida 1616 vakasi düsüyor. Toplam olarak bütün AIDS vakalarinin yüzde ikisi, Berlin’in dogu kesimide dahil olmak üzere doguda bulunuyordu. Bu konuda RKI basin sözcüsü Ulrich Marcus‘un aciklamasi: „Virüs 5-10 senelik gibi ortaya cikma sürecinen sahip oldugu icin AIDS vakalari daha su anda görülmüyor.“ Marcus son senelerde HIV enfeksiyonlarinin sayisinda süphesiz korkunc cogalma oldugunu söylüyor. Fakat bunu rakamlarla ispatlayamiyor.
Birlesmeden önce Dogunun durumu yine iyiydi. 1989‘da Frankfurter Allgemeine gazetesi Dogu Almanya’de dört AIDS hastasi oldugunu bildirdi.
HI virüsünün Doguda yayilmamasinin sebebi nedir? 1989‘da Dogu-Berlin’li AIDS uzmani ve dermatolog Nils Sönnichsen’e mi inaniliyordu, Dogu Almanya’nin etkili stratejisinden mi kaynaklaniyordu.
1997 rakamalari icin bir aciklama var: RKI’den Christian „Virüsün ortaya cikma süresi 10 senedir“, suanda hasta sayisinda dalgalanmalar bekleniyor. Fakat simdiye kadar buna dair hicbir veri yok.
Bu rakamlar icin Heinrich Kremer’in baska aciklamasi var. Tip adami ve bes eyalet tarafindan desteklenen bir uyusturucu kliniginin o zamanki bashekimi: „Eger AIDS bulasici bir hastalik olsaydi, Dogu Almanya’dada yayilmasi gerekirdi“, diyor. Nihayetinde birlesmeden cok daha önce Bati Berlin’li escinsellerin Dogu Berlin’e yogun bir sex turizmi mevcuttu. „Bu teze göre Dogu almanyali sex partneri sözde ölümcül ‚AIDS virüsüyle‘ bulastirmalari gerekirdi“. AIDS’in yayilmasi Berlin’in bati kesine uymasi gerekirdi.
Sadece Almanya’nin dogusu degil zamanin Dogu Blogunun tamami korunmustu. HIV Billy Wilder filmi olan „bir, iki, üc“ deki bir metnine uymus bulunuyor. „Moskau kacilmasi gereken bir ülke, gidilmesi degil“. Cünkü 1997‘e kadar 147 milyon nüfusa sahip olan Rusya’da dünya saglik teskilatinin rakamlarina göre 268 bildirilmis AIDS vakasi var. Sex turizmi ülkesi olan Cek Cumhuriyetinde bile dünya saglik teskilati (WHO) ancak 119 bildirilmis AIDS vakasina ulasabiliyor. Karsilastirmak icin: Sadece sehir devleti Bremen’de bile 259 bildirilmis AIDS vakasi mevcut.
Afrika dahi salgin acisindan daha farkli ele alinmasi gerekir. Christian Fiala bunu talep ediyor. Wiyana’li doktor „tehlikeli mi seviyoruz“ adli kitabinda sözde bir numarali salgin kaynagina deginiyor. Kendisi Güney Afrika cumhurbaskani Thabo Mbeki tarafindan olusturulan AIDS dalinda bilirkisi komitesine katildi. „Afrika’da hersey eskisi gibi. Bugün AIDS adi verilen hastaliklarin, AIDS’in ortaya cikmasindan önce, sadece örnegin Tüberkülöz, sitma ve kolera gib baska isimleri vardi“. Afrika’da hasta sayisi AIDS öncesinden daha fazla degil.
AIDS dünyanin bircok kesimlerinde farkli olarak tanimlaniyor ve teshis ediliyor. Afrika’da AIDS’in teshisi icin bir karsi madde testi bile gerekmiyor. Hasta gözkararinca AIDS hastasi veya AIDS hastasi degil seklinde nitelendiriliyor. Bunun icin 1985‘de Merkez Afrika’nin baskenti olan Bangui’de deger ölcüleri belirlendi. Bunlara göre bir ay icersinde yüzde on düsüs, bir aydan fazla devam eden ishal örnegin kuru öksürük dahi AIDS hastasi olarak tanimlanmak icin yeterli. Fiala bunlari alayci buluyor. „Bu belirtilerin kolayca olusabilecegini anlamak icin sadece Afrika’daki hayat sartlarini göz önüne getirmek bile yeterli.“ Avusturya’li örnek olarak kirli icme suyunu veya pis gida maddelerini gösteriyor. Bu konuya 1996‘da dünya saglik teskilatinin bir raporundada deginiliyor.
Afrika’da dünya saglik teskilatinin tespit ettigi tahmini ve gercekten bildirilmis olan rakamlar sasirtici. Sahra cölünün kuzeyinde 1997‘de on bucuk milyon tahmini AIDS vakalarina karsilik gercek kaydi bulunan AIDS vakalarinin sayisi 645.676 di.
Vücudun direnis gücünü azaltan belirtilerin Afrika’da sözde HIV mikrobuyla ayni olan belirtilerden daha farkli yayilma yolu var. Almanya’da AIDS hemen hemen neredeyse yüzde 85‘de örnegin tehlike gruplari olusturan escinseller, ileri derecede uyusturucu bagimlilari ve kanamali hastalar arasinda yayiliyor. Toplam bütün AIDS vakalarinin hemen hemen yüzde 90‘ni erkeklerde görülüyor.
Sahara cölünün güneyinde durum daha farkli bir yön ciziyor. Orada kadin ve erkeklerde asagi yukari ayni siklikla AIDS teshisi konuluyor. „Ve sorun burada“ diyor Christian Fiala. Nihayetinde her zaman AIDS’in Afrika icin büyük bir sorun oldugu söyleniyordu. „Fakat Afrika’da AIDS nedir sorusunu sordugumda, büyük bir sessizlik hakim oluyor“
Kapitel VI
AIDS – ideolojisi
80‘li yillarin hatalari ve yanlis tedavileri
„1981‘de ilk bes AIDS hastalarindaki hastaligin seyredisini dah yakindan izleselerdi, bütün dünya AIDS telasindan kurtulurdu.“ Bunu doktor ve bashekim olan Heinrich Kremer söylüyor. Kremer yaklasik 20 seneden beri AIDS illetiyle ugrasti. 1981‘de Los Angeles’de ilk AIDS hastalari görüldügünde Kremer, bes eyalet tarafindan desteklenen, uyusturucu bagimlilari merkezi olan özel bir klinigin baskaniydi.
Kremer zamaninda Amerikan bulasici hastaliklari kurumunun (CDS) neden bu ilk bes hastatada bulasici hastaliktan süplendiklerini anlayabilmis degil. CDS bu bes escinseli daha önce saglam raporu veriyor, bu nedenle kisilerde gözlenen belirtiler icin bir aciklama yapilamiyor. Bunlarin yasam tarzindaki gelismelere, uyusturucu kullanmis olmalarina bakilsaydi bu bes kisinin hastalanmasi hicbir doktoru hayrete düsürmezdi.
1981‘deki CDS’nin bir haberine göz attigimizda Kremer’in ifadesinin ispatlanmis oldugunu görüyoruz. „Her beside ice cekilen uyusturuculardan kullandiklarini ifade ettiler.“ Bununla ilgili Kremer söyle diyor: „Bu günümüzde özellikle escinsel erkeklerde cinsel ilikiyi kolaylastiran icine cekilen bir tür uyusturucu olan poppersdir.“ Kimyasal tanimlamasi Amylnitrit olan poppers vücudun direnis yöntemine hasar veriyor, kanin oksijen tasima niteligini azaltiyor. Kan eksikligine yol aciyor, akcigeri tahrib ediyor, kansere kadar varan dokusal bozukluklara neden oluyor. Bununla ilgili Kremer sunu söylüyor:“Buna ilavaten poppersi düzenli olarak kullananlarda vücuddaki yeni hücre üretimini, vücudun direnis sistemine hasar verir ve bir tür kanser olan Kaposi Sarkom (KS)‘un olusmasi riskini tasir“. Kaposi hemen hemen sadece escinsel AIDS hastalarinda görüldügü söyleniyor.“Nicin 1981‘de bazi AIDS hastalarinin poppers kullandiklari icin kansere yakalandiklari sonucuna varilmamisti? Ozaman dahi ilgili kaynaklar mevcuttu.“
Buda yeterli degil. Kremer ilk AIDS vakalarini tanimlamak icin daha baska ipuclari buluyor. „70‘li yillarin sonundan itibaren büyük sehirlerde escinsel erkeklerin cogu kez antibiyotik olan (Bactrim de denilen) Cotrimoxazol’la tedavi edildiklerine dair arastirmalara rastladim. Yani halkin diger kesimlerinden daha sik olarak.“ Bu ilac insanin vücudundaki dokularinda bulunan, neredeyse vücud enerjisinin tamamini üreten bakteri olan mitochondriene zarar verir. „Bagirsak sivisi dahi Cotrimoxazol tarafindan tahribata ugruyor. Bu nedenle besin dogru bir sekilde sindirelemiyor, insanlarda sindirim bozukluklari görülüyor, zayifliyorlar.“
Antibiyotikler zararli miroplari öldüren veya cogalmalarini engelleyen ilaclardir. Fakat insan vücudunda birkac milyar mikrop vardir, bunlarsiz vücut var olamz. Kremer’e göre bunlar dahi antiboyitler tarafindan, özellikle Cotrimoxazol, yok edilyor.
„Bu ilac batili baskentlerde (metropol) escinsel erkekler tarafindan sikca kullaniliyordu. 70‘li yillarda bunlarin arasinda escinsel olmayanlara nazaran daha sik zührevi hastaliklara rastlaniyordu.“ Nedeni ise escinsellerin bir kisminin bircok sex partnerinin olmasi ve ters iliskinin hastaliklarin yayilmasina daha megilli olmasi. „Cotrimoxazol iki kere folasiti üretimini engeller. Fakat folasiti vücudun yeni dokular olusturmasinda vaz gecilmez bir unsurdur.“ Cotrimoxazol kullanimi sonucunda vücut daha az enerjiye sahip olur, direnis sisteminin etkisi azalir ve eski doku parcalarini yok etme olan asil islevini yerine getirmez. „Ve bundan AIDS hastalarinca korkulan PCP-akciger iltahabina yol acan mantarlar faydalanir.“Bu AIDS doktorlarinca dogru algilayamadi, cünkü bircogu baska bir mikrop türünü tipik AIDS akciger iltahabinin olusmasina neden gösteriyor. .“ Bunun disinda tipcilar arasinda, eger antibiyotigin faydasina karsilik yan etkilerini gösterdiginizde, dinsiz olarak nitelendiriliyorsunuz.
Ilk AIDS vakalariyla kapsamli olarak ilgilenen Heinrich Kremer Amerikan salgin hastaliklar kurumu CDS’nin ve Los Angeles’li doktorlarin önemli bir hatasi vurgulandi: „Insanlari Cotrimoxazol’la etmeyi devam edildi. Yani kötü saglik durumlarindan sorumlu olan, PCP enfeksiyonuna yol acan ilacla. Bunun disinda buna ilave olarak kendilerine saglik durumlarini olumlu yönde etkilemeyen, yan etkileri fazla olan ilaclar verildi.
Kremer icin yanlis düsüncelerin nedenleri eczaciliga yönelik okul tibbinin düsünce tarzlarinin derinliklerinde sakli. Orta halli bir tip adami icin ilaclarin insanlara zarar verdigi ve uyusturucuyla beraber alindiklarinda hayati tehlike olusturan hastalik belirtilerine yol acmasi, kolay kolay düsünülemez bile: „AIDS illetini escinseller camiasinin yogun yasam tarzinin sonucu olarak gösterilme sansi1981‘de ortadan kaldirildi. Poppers ve Cotrimoxazol disinda baska gercekleride göz ardi edildi.“ Kremer bununla bes hastalardan birinin ileri derecede uyusturu bagimlisi oldugunu ve ikisinde de akciger rahatsizligi oldugunu vurgulamak istiyor. Bunlarin hepsi beraber bu insalarinvücutlarinda tahribat olustugunun kanitidir. Kötü saglik durumlarini izah etmek icin yeni bir virüsün varligini tahmin etmek gerekmez.“
Heinrich Kremer Alman AIDS yardim vakfi hakkinda iyi konusmuyor. „Bunlarin bir brosürde popperin zararsiz oldugunu, AIDS’le hicbir ilgisinin olmadigini iddia etmeleri inanilmaz. Fakat ispat edemiyorlar. Benim acimdan bircok yeni AIDS vakalarinin olusmasinda poppersi zararsiz olarak nitelendirdikleri icin AIDS yardim vakfininda suc payi vardir.“
Kremer tarafindan sözü edilen 1994‘de yayinlanan „AIDS elestirisine karsi görüsler“ adli brosür AIDS elestiricilerine karsi fikirler ortaya koyacakti. „Poppers kullanimini kisitlamak isteryenler bunu acik acik uyusturucu kullanma serbestligi ve kisisel davranislarda kisitlama görüsüyle yapabildi.“ Heinrich Kremer: „Inanilmaz. Alman AIDS yardim vakfi toxin iceren uyusturucu maddeler yardimiyla sex dopingine evet diyor.“
Sadece poppers degil insanlarin ilac kullanmasi bile AIDS’de önemli bir rol oynadigi belirtiliyor. Bunu klasik bir tip adami olan Kiel’li Claus Köhnlein söylüyor. Uzun süreli AIDS ilaclarinin kullanilmasinin AIDS’in olusmasinda ana etkenlerden biri olduguna inanan Köhnlein söyle diyor: „ Gecerli olan önergeler HIV test sonucu negatif olan bir hastaya sürekli olarak Cotrimoxazol kullanmasini tavsiye ediyor. Meslektaslarimin herbirinin tek tek buna uydugunu sanmiyorum, buna saglam insan mantigi karsi koyar.“ Kuvvetli bir antibiyotigin senelerce devamli kullanimi Prophylaxlarin hasar görmesi degil, bilakis hastalarin bircok islevlerinin zarar görmesi demektir.
Köhnlein’la ayni fikirde olan Frankfurt’lu doktor Sacher HIV testinin sonucu pozitif olan kisilerin devamli ilac kullanmalarini AIDS’in olusmasina ve insanlarin ölmesine neden olan etkenlerden biri olarak görüyor. „Fakat bu insanlarin ruhi acidan neler yasadiklarini unutulmamali: Kendileri okadar dislaniyorki, test sonucuna dayanarak ölümcül olarak nitelendiriliyorlar ve seneler boyunca ölüm korkusu cekiyorlar. Sadece bu asiri baski tek basina insani yavas yavas öldürebilir, cünkü bu bircok fiziksel sürecleri etkiler. Ve bunlarin hepsi HIV enfeksiyonu hakkinda gecerliligi olmayan bir teste dayanarak yapiliyor.“ Bu bir sorumsuzluktur.
Charlottenburg’lu Armin Langmann (isim basimci tarafindan degistirildi) bu korkunun nasil oldugunu cok iyi biliyor: „3 sene önce HIV pozitif sonucunu aldigimda eski düzenim birdenbire yikildi. Hic birsey testten önceki gibi degildi. Ve sürekli olarak yasanan korku, yasamin bir anlamini görmek cok zordu.“
44 yasindaki bu kisi yardim ararken AIDS ilaclari kullanmak istemedigi halde HIV dalinda uzmanlasmis muayenehaneleri denedi. Bu muayenehanelerin hicbirinde iyi muamele görmedi: „Doktorlarin herbiri sadece sunu söylüyordu: ‚Bir ölümcül virüs tasidiginizi biliyorsunuz. Ilaclari almazsaniz erken öleceksiniz.‘ Bunu inanilmaz buluyorum, sürekli olarak ölüm korkusu yasiyorsunuz ve daha sonra ilaclari vermeyi zorla kabul ettirmek icin bu korkuyu kullanan doktorlar rastliyorsunuz.“
Langmann’in güvenebilecegi bir doktor bulmasi uzun sürdü. Cogu doktorlar HIV pozitif olarak bende her nezlede bile hemen HIV tedavisi uygulamak istiyorlar. Benim hastaliklarimi HIV testi pozitif olmayan biriyle ayni tedaviyi uyuglayacak bir doktor bulmam cok zaman aldi. Digerlerinin hepsi beni Cocktail kullanmaya zorlamat istediler.“ AIDS yardimi teskilati ve diger organizasyonlarin olusturdugu „positifler grubu“ icin de iyi sözler sarfetmiyor kendisi: „Onlar sadece labor verileri, hastaliklar ve ölüm hakkinda konustuklari icin iyice morel bozuyorlar.“
Langmann kendi yolunu cizmeye basladi, AIDS’den korkusunu yenmek icin psikolojik tedavi gördü. Bugün kendisi iyi, uzun vadeli planlari var: „Pozitif test sonuclu herkes ümitsizlige kapilmasin, ve korkuyu yenmek icin birseyler yapsin. Ölümcül virüs tasima hissini yenmek gerekir. Pozitif testli olanlarin hicbirinin ölecegine inanmiyorum. Ben bu testi tartismali görüyorum, neden oldugu ölüm korkusunu iyi biliyorum.“
Su anda kendi test sonucu 3 senelik olan Langamann iyilesme yolunda olduguna inaniyor. Kendisi kesin olarak: „ Bir daha özel bir muayenehaneye gitmeyecegim, doktorlar tarafindan kendimi bir seye zorlatmiyacagim. Kendi kararlarimi alacagim, kendi yolumu cizecegim. Belki günün birinde bu yolun dogru olmadigi ortaya cikar. Fakat ozaman bunun kendi kararim oldugunu söyleyebilirim.“
Kapitel VII
HIV/AIDS: Neden AIDS istatistiklerinde rakanlar daha farkli gösteriliyor ve kurumlar daha neler sakliyor
Robert-Koch-Enstitüsünde (RKI) calisan doktor Ulrich Marcus’un yazili olarak günümüzde gecerli okulda ögretilen görüslere karsi görüsler oldugunu dikkatini cekerseniz söyle ters bir cevap alabilirsiniz: „Benim acimdan ne isterseniz ona inanin, sizi fikrinizden vazgecirmek icin gayret göstermiyecegim, bu zaten imkansiz gözüküyor.“ Ikna olmayan kisinin adi Marc Rackelmann’dir, AIDS yardimi teskilati HEAL baskanidir, ve Marcus’dan Retrovir/AZT nin zehirli yan etkileri hakkida bilgi almak istemisti.
Rackelmann görüsünü pekilestirmek icin Retrovir/AZT nin hayati önem tasiyan vücut dokularini zehirledigini ispatlayan kabul görmüs bilimsel arastirmalar uyguladi. Bunlar enerji üretiminde merkezi bir rol oynuyor. Sadece RKI’nin AIDS ilaclari hakkindaki yorumlarindan degil, RKI’nin HIV/AIDS’in yayilmasiyla ilgili yaygin verilerinden Rackelmann gibi AIDS konusunda karsi görüsde olanlar rahatsiz oluyorlar. „Sadece AIDS’in toplam olarak sayilan bir bulasici hastalik olmasi tuhaf. Bunun anlami, her eski hasta vakasi her sene yeniden istatistiklere dahil oluyor, demek.“ Böylece AIDS korkusunu gündemde tutmak icin halkin zihninde vakalarin sayisi yapay olarak yüksek tutuluyor. „RKI AIDS hastalarinin toplam sayisini haber ajanslarina veriyor, ve daha sonra bu rakamlar bircok gazete tarafindan basiliyor. Ve sokaktaki insan AIDS’in daha kötü boyutlara ulastigini düsünüyor,“ Avusturya’li doktor Christian Fiala‘da böyle söylüyor.
RKI’nin garipliklerine basin aciklamalarinda ve gazetelerdede rastlaniyor. 11 mart 1998 tarihli doktor gazetesinde Marcus söyle yaziyor: „Gonorrhöe (Tripper) ve Syphilis gibi klasik zührevi hastaliklarinin varliginda 80‘li senelerden beri 90‘li senelere kadar oldugu gibi bir gerileme görülmüyor.Tersine: Bugün tekrar hafif bir cogalma egilimi var.“
Bu söyle tuhar, cünkü RKI’ye göre pozitif karsi madde testlerindeki azalma korunmali sex kampanyalarina baglaniyor. Ama zührevi hastaliklarinda ayni bulastima yollari var. Buna ilave olarak: Latex endüstrisine göre kondom kullaniminda hafif bir artis var.
Doktor gazetesi söyle devam ediyor: „Marcus klasik bulasici hastaliklarin cogalmasinin nedenini Almanlar‘in her zamanki gibi cok seyahat etmesinde görüyor: ‚Bu gelismenin nedenlerinden biri bu hastaliklarin Almanlar’in tercih ettigi seyahat bölgelerinde korkunc artis göstermesi. Asya‘nin güneydogusu, Karibik ve Dogu Afrika gibi tatil beldelerinde zührevi hastaliklara karsi önlemler cogu kez yetersiz kaliyor.‘“ Ve orada Alman’lar daha sik cinsel iliski sirasinda Tripper ve Syphilise yakalaniyorlar, ama HIV’ye neredeyse hicbir zaman: Temmuz 98‘den Temmuz 99‘a kadar RKI asagi yukari normal cinsel yoluyla gecmis yuvarlak 230 HIV enfeksiyonu vakasi bildiriyor. Buna Almanla’rin Afrika veya Tayland gibi yüksek risk tasiyan bölgelerde escinsle ve her iki cinsiyetle de cinsel iliski yoluyla yakalandiklarina dair yuvarlak 300 vaka var.
HIV tezine göre hapishanelerde HIV’nin yayilmasi icin uygun mekanlar olusturmasi gerekirdi. Cogu uyusturucu bagimlilarinin müsterek olarak ayni igneyi kullanilmasi ve erkek mahkumlar arasinda cinsel iliski yaygindir. 07.01.1999‘da doktor Marcus bir mektubunda Alman hapishanelerinde bes bulasarak gecen HIV vakasi görüldügünü bildiriyor.
Bununla ilgili doktor Heinrich Kremer söyle diyor: „Bu cok sacma. Hapishanelerde 90‘li yillara kadar bütün tutuklular giris ve cikisda HIV durumunu saptamak amaciyla muayeneye taabi tutuldular. HIV’ye yakalanmada sözde en büyük riski olusturan escinsellik ve müsterek olarak ayni siringayi kullanma hapishane normalini olusturur. Marcus’un bahsettigi bes vaka HIV’nin enfeksiyon yoluyla bulasan birsey olmadigini kanitliyor.
HIV’nin virüsün arindirilma yoluyla tespiti hakkindada RKI’nin adami olan Marcus bircok yazisinda aciklamalarda bulundu.“Arindirilmis virüslerin fotoraflarinin cekilmesi hem Montanier’in Science aciklamasinda hemde Gallo’nun 1984‘de yapmis oldugu yayimlarda mevcut. Cogu kez baska virüslerde kullanilan HIV’nin tespitinde kurallari yerine getirmeyen fotoraflarin ve ispatlarin sorusturmasinda söyle bir elestiriyle karsilasiliyor: „HIV’nin arindirilmasiyla ilgili uluslararasi gercerli olan kurallar virüslerin arindirilmasiyla ilgili uluslararasi gecerli kurallarin aynisi degil.“ Acik olararak: yüksek ucmamak gerekir. Bir keresinde acik olarak söyle söyler: „Bilimsel olarak aciklanmayan bir ölcü ortaya konuyor. Ozamanlari bu soru RKI’nin nede olsa yüzde 99 dogruluk payiyla övünmüs oldugu karsi madde testlerinin güvenirliligine deginiyordu. Ve bu ölcü cetvelinin yüksek tutulmamasi halinde bile.
Sadece doktor Marcus degil patronu profesör Reinhard Kurth bile AIDS elestirmenlerine tesekkürlerini bildiriyor. Kurth 1999‘da konusmasini arkadasi olan HIV arastirmacisi Gallo üzerine yapar. Kendisi 1984‘de AIDS virüsünü sahiplenmisti ve bunu kendisi bulmamisti. Gallo bir sene önce en büyük Alman tip arastirmacisinin ismini tasiyan Paul-Ehrlich ödülünü aldi. Frankfurt gazetesi 15.03.99‘da Kurth’un Gallo Paul Ehrlich arasinda bir karsilasma yaptigi yazisini elestiriyor. „Yazisinin sonunda Kurth Gallo ve Paul Ehrlich arasinda bir karsilastirma yapmayi cesaret ediyor. Yeni bilgiler aramalari ve insan sagligini düzeltme istegi cercevesinde ikiside ünlü yorulmayan bilim adami olarak gösterilebilir.“ Makale söyle bitiyor: „Paul Ehrlich daha cok saygiyi hak etmisti.“
Kurth sadece AIDS karsitlarinin bilim dolandiricisi olarak tanimlamadigi Gallo’ya bir bilimsel ödülün verilmesinden dogan endiseyi kabullenmek istemiyor. Kanamali hastalar skandali hakkindaki devlet arastirma komisyonunun haberindeki misralarla karsi karsiya kaldiginda, Gallo’nun sadece rakibi Montagnier’in virüsünü ortaya cikardigini belirterek söyle cevap verir Kurth: „Bu 1984 ve 1985 senelerinden hatirladiklarimla aynisi degil.“ Gallo’ya yapilan elestirileri hafifletmek icin Kurth tabiiki Gallo’nun basin bölümü tarafindan secilmis gazete makalelerine dayaniyor.